Mezarından Dirilen Katil: 3. Bölüm - Yabancı Kadın


Sunay maktül Suzan'ın ve cinayetin tek şüphelisi Ayhan'ın evini incelemeye başladı. Ev, 3 odadan ve 1 salondan ibaretti; büyük sayılabilecek bir evdi... Sunay incelemelerine salondan, cinayetin işlediği yerden başlamıştı. Salonun duvarları beyaz renkliydi ve tablolar asılıydı. Ortada duran sehpanın üzerinde mor renki bir vazo, içinde ise plastik çiçekler vardı; vazonun etrafına çizgi film figürleri dizilmişti. Sunay'ın gözü camlı vitrine kaydı. İçinde iki şişe içki ve Suzan ile Ayhan'ın fotoğrafları duruyordu. Sunay kendi kendine "Her şey oldukça derli toplu" dedi. Etraf dağılmamıştı. Yerdeki kan izlerinin dışında cinayete dair bir iz yoktu. Sunay aradığı ipucunu salonda bulamamıştı. Yatak odasına doğru giderken, eve Ekrem girdi. "Özgürün yerini öğrendim. Bir yayınevinde editörlük yapıyormuş" dedi, ardından devam etti "Benim merkeze gitmem, dosyalarla ilgili bazı düzenlemeler yapmam lazım... Özgür'ün yanına sen gidersin" dedi ve evden ayrıldı. Ekrem gidince Sunay yatak odasına girdi. Burada da her şey derli topluydu; çift kişilk bir yatak, büyük bir kıyafet dolabı, makyaj masası vardı; hiçbiri dağılmamıştı. Sunay bir şey çıkmayacağını düşünüp, evden ayrılacağı sırada, mutfak dikkatini çekti; tezgahın üzerinde biriken bulaşıkları görünce kendi mutfağını anımsadı. Mutfak mobilyaları ahşap renkliydi, eski bir görünüme sahipti. Sunay etrafına bakarken buzdolabının üzerindeki fotoğraflar dikkatini çekti. Suzan ve Ayhan'ın fotoğrafları yanı sıra manzara fotoğrafları da vardı. Sunay fotoğrafları incelerken bir şey dikkatini çekti, eline Ayhan'ın fotoğrafını aldı, arkasına baktı; üzerinde "Seni seviyorum" yazısını gördü. Ama asıl dikkat çekici olan... Sunay kendi kendine konuşmaya başladı

 "Bu fotoğrafta Ayhan'ın boynunda bir iz var; doğum lekesi gibi ama diğer fotoğraflarında yok. Fotoğrafın arkasında neden 'Seni seviyorum' yazıyor? El yazısı Suzan'a ait değil, dolabın üzerinde yer alan yemek tarifindeki yazıyla bu uyuşmuyor... Ayhan neden kendi fotoğrafına bunu yazsın.. Yoksa bir başkası mı yazdı? Boynundaki iz bir ışık oyunundan mı ibaret?"

Sunay bir fotoğraf üzerinden ortaya çıkardığı bir ton soruyla evden ayrıldı. Ekrem'in eline tutuşturduğu kağıda baktı. Özgür'ün çalıştığı yayınevi fazla uzakta değildi. Koşar adımlarla apartmandan dışarı çıktı. Yoldan geçen bir taksiyi durdurup, yayınevine doğru yol aldı.

Sunay 20 dakika içerisinde Kuzgunlar Yayınevi'ne gelmişti. Kahverengi, demirden yapılma kapının, işlemeli tokmağını hızlıca vurdu. Kapıyı güzel bir kadın açtı. Kırmızı rujlu dudaklarının arasından "Buyurun" kelimesi çıktı. Sunay biraz sert bir ses tonuyla "Özgür bey burada mı?" diye sordu.

"Burada. Siz kimsiniz?"

"Sunay Kanmaz... Dedektifim. Özgür bey'e sormam gereken bazı şeyler var"

"Sizi onun odasına götüreyim"

Sunay içeri girdiğinde etrafa göz atmaya başladı. Yerler ahşap kaplamaydı, yürürken tok bir ses çıkıyordu. Duvarlarda yazarların ve kitapların afişleri asılıydı. Edgar Allan Poe'ya ait bir afiş dikkatini çekti... Sunay'ın en sevdiği yazar Edgar Allan Poe'du. Kadın "Özgür bey'in odası burası" dedi. Sunay kendinden emin bir şekilde kapıyı açtı. Karşısında 1.85 boylarında, kısa saçlı, zayıf bir adam duruyordu. Sunay hafif bir gülümseme ile "Özgür bey, değil mi?" diye sordu. Ayağa kalkan adam "Evet, benim" dedi. Sunay kül rengi masanın önünde duran, siyah deri kaplamalı sandalyenin üzerine oturdu. Özgür meraklı bir ses tonuyla "Kimsiniz? Ne istiyorsunuz?" diye sordu. Sunay masanın üzerinde duran dosyalara bakarak "Sunay Kanmaz... Dedektifim. Buraya 1 ay önce ölen arkadaşınız Ayhan için geldim" dedi. Özgür suratını astı. Arkadaşı aklına gelince morali bozulmuştu. Yerine oturdu.

"Ayhan için mi?" diye sordu

"Evet. Suzan Hanım öldürüldü, haberiniz var değil mi?"

"Evet... Ne kadar acı!"

"Cinayetin tek şüphelisi Ayhan"

Özgür bunu duyunca yerinden fırladı "Nasıl olur?" diye bağırdı

"Bende bunu araştırıyorum, sakin olun ve sorularıma cevap verin"

"Ta... Tamam; istediğinizi sorun"

"Ayhan'la ne zaman tanıştınız?"

"Neredeyse çocukluktan beri arkadaşız"

"Bana onu kısaca anlatın lütfen"

"Ayhan'ın ailesi çok zengindi... Zaten sadece anne ve babası vardı"

"Kardeşi falan?"

"Yoktu. Tek çocuk olduğu için biraz şımarıktı ama anne ve babası iflas edince, daha oturaklı birisi oldu; kendi ayakları üzerinde durmaya çalıştı ve durdu da... "

"Özel hayatı ile ilgili bir şey söylebilir misiniz?"

"Pek özel bir hayatı yoktu. Sadece her ay veya iki ayda bir, Amerika'ya, birine para gönderiyordu"

"Kime?" Sunay heyecanlanmıştı

"Bilmiyorum. Başka söylebileceğim bir şey yok. Ayhan ve Suzan çok iyi insanlardı..."

"Cevaplar için sağ olun"


Sunay odadan çıkacağı sırada "Merakımı maruz görün... Masanın üzerinde duran dosyalar ne?" diye sordu. Özgür üzüntülü bir şekilde acı acı gülümsedi "Kitap taslakları, incelemem için buradalar" dedi. Sunay saşırarak "Bu kadar yazan var mı?" diye sordu... Özgür eline bir taslak aldı "Yazdığını sananlar var... Okuyandan çok yazar var" dedi. Sunay gülümseyerek "Kolay gelsin" dedi

Sunay yayınevinden ayrıldıktan sonra hemen Ekrem'i aradı. Aceleci bir şekilde "Hemen Ayhan'ın hesaplarını kontrol ettir. Amerika'ya neredeyse her ay para gönderiyormuş, bir şeyler çıkabilir. Ben eve gidiyorum" dedi. Ekrem'in cevap vermesini beklemeden telefonunu kapattı. Toparladığı bilgilerle eve doğru yol aldı.

Akşam üstü Sunay'ın kapısı hızlı hızlı çalmaya başlandı. Sunay gelen kişinin Ekrem olduğunu biliyordu. Hemen kapıyı açtı. Kapı açılır açılmaz Ekrem içeri daldı; elinde fotokopiler vardı.

"Ayhan ölmeden önce neredeyse her ay bir kadına para göndermiş" Ekrem elindeki fotokopileri Sunay'a uzattı.

"Kadına ulaşmaya çalıştınız mı? Ne oldu!"

"Evet, oradaki görevlilerle iletişim haline geçtik... Kadından 2 aydır haber alınamıyormuş..." 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mezarından Dirilen Katil: 1. Bölüm

Mezarından Dirilen Katil: 2. Bölüm